Taksirle Yaralama Suçu, Cezası Ve Nitelikli Halleri

Taksirle Yaralama Suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinde düzenlenmiştir.

Taksir, dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik veya düzene, buyruklara ve talimata uymazlıktan doğan kusurlu olma durumu olarak tanımlanmaktadır.

Taksirle yaralama ise dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik veya düzene, buyruklara ve talimata uyulmaması nedeni ile bir kimsenin yaralanmasına neden olunmasıdır. Taksirle yaralama suçunun en çok karşılaşıldığı durumlar trafik kazalarından, iş kazalarından ve hekim hatalarından kaynaklanan yaralanmalardır. Belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı hareket kurallarına uymaları zorunludur. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, devlet müdahalesiyle de varlık kazanmış olabilirler. Ayrıksı bir kusurluluk biçimi olan taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmadığı için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradî bir hareketle neden olmaktır.

5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinin birinci fıkrasına göre, taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacaktır.

Nitelikli Haller Maddenin ikinci fıkrasında, cezanın artırılmasına neden olan bir kısım haller düzenlenmiştir. Buna göre taksirle yaralama;

Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, Vücudunda kemik kırılmasına, Konuşmasında sürekli zorluğa, Yüzünde sabit ize, Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa ceza yarı oranında artırılacaktır. Maddenin üçüncü fıkrasında, cezanın artırılmasına neden olan başkaca bir kısım haller düzenlenmiştir. Burada belirtilen yaralanmalar ikinci fıkradaki yaralanmalarda daha ağır niteliktedir. Buna göre taksirle yaralama;

İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, Yüzünün sürekli değişikliğine, Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılacaktır. Maddenin dördüncü fıkrasına göre, fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır.

Beşinci fıkraya göre, taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmayacaktır. Şikâyet süresi altı aydır ve bu süre suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır.

Bilinçli Taksir Burada bilinçli taksir kavramına değinmekte fayda vardır. Bilinçli taksir, neticenin gerçekleşmesini istemeyen failin, hareketinin tipe uygun, hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek neticeyi meydana getirmesidir. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı, talih, bilgi, yetenek, deneyim vb. gibi çeşitli etkenler olabilir. Yaralama eyleminin bilinçli taksirle işlenip işlenmediği hususunun tespiti her olay için ayrı ayrı incelenmesi gereken bir durumdur. Ancak yerleşmiş Yargıtay yerleşik içtihatları kırmızı ışıkta geçilmesi nedeni ile meydana gelen yaralamalarda genel olarak bilinçli taksirin var olduğu yönündedir. Yaralama eyleminin bilinçli taksirle işlenmesi halinde TCK m. 22/3’e göre verilen ceza üçte birinden yarısına kadar artırılacaktır.

Taksirle yaralama suçları uzlaşmaya tabi suçlardandır.