kenanyildiz1

Kenan yıldız güncel paylaşımları

Nafaka Artırım Davası

Nafaka artırım davası; Mahkeme tarafından hükmedilen nafakanın sonrasında tarafların mali durumlarının ve ekonomik koşulların değişmesi sonucu veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde daha önce hükmedilen nafaka miktarının arttırılmasının istenmesi şeklinde açıklanabilir. Bu yazımızda nafaka artırım davası konusunda merak edilen konulara değinilecektir.

Nafaka Artırım Davası

TMK 176/4 ‘’Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.’’ Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka miktarı kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte bazı durumlarda artırımı istenebilmektedir. Nafaka alacaklı lehine hükmedilen nafaka miktarının artan ihtiyaçlar, hastalık, çocuğun eğitimi gibi nedenlerle mevcut nafakanın giderlerini karşılayamamasına rağmen nafaka borçlusunun gelirinde ödeme gücünde artış olması durumunda nafaka artırımı davası açılabilir.

Nafaka Nedir?

Nafaka, muhtaç durumda bulunan karı-kocanın birbirlerine, ana-babanın çocuklarına, altsoyun üstsoya, üstsoyun altsoya, kardeşin kardeşlerine yardım yükümlülüğü şeklinde tarif edilebilir. Nafaka borcu hem kanuni hem de ahlaki bir borçtur. Medeni kanun kapsamına sadece eşlere ve çocuklara değil yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoy içinde nafaka ödenmesi gereken durumlar öngörülmüştür.

Boşanma davası ile birlikte nafaka talebinde bulunmak mümkün olduğu gibi ayrı bir nafaka davası ile de mahkemeye başvurmak mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nda üç ayrı nafaka çeşidi öngörülmüştür. Bunlar tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasıdır. Tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası gibi boşanma davası ile birlikte ya da boşanma davasından bağımsız olarak ayrı bir dava ile talep edilebilen nafaka türlerinin dışında yardım nafakası gibi ayrı bir davayla talep edilebilen boşanma davasıyla bağlantılı nafaka türleri de mevcuttur.

Nafaka Artırım Davası Ne Kadar Sürer?

Nafaka artırım davası ne kadar sürer sorusunun kesin bir süre cevabı olmamakla birlikte ortalama olarak 6-10 ay kadar sürmektedir.

Yatırım Teşvik Rejiminin Hukuksal Boyutu

Bu makalenin amacı, “yatırım teşvik rejiminin hukuksal boyutu” konusunda yargı kararları eşliğinde detaylı bir inceleme yapılmasıdır. Yatırım teşvik belgesinin alınmasını müteakip ortaya çıkan hukuki ihtilafların çözümüne yönelik, yatırım teşvik davası ve davalara konu Danıştay içtihatları bu bağlamda detaylandırılacaktır.

Yatırım Teşvik Rejiminin Anayasal Dayanağı Nedir?

Yatırım teşvik rejiminin işleyişi, kaynağını Anayasa’dan alması yönüyle dikkate değerdir. Gerçekten de Anayasa’nın 166’ncı maddesinde, “Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.

Planda milli tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Yatırım Teşvik Rejimi Kapsamındaki Genel Düzenleyici İşlemler Nelerdir?

Genel olarak, “genel düzenleyici işlemler” genel ve kişilik dışı nitelikte olan tek yanlı idari işlemler olarak nitelendirilmektedir. Bu türden düzenlemeler herkese yöneliktir ve “kişilik dışı” olarak nitelendirilir. Bir başka ifadeyle, “kural işlemler” olarak da adlandırılırlar. İdare bu işlemlerle kurallar koyarak hayata geçirmektedir. Kanun hükmünde kararnameler, kararlar, tüzükler, yönetmelikler ve tebliğler genel düzenleyici işlemlerin en iyi örneklerindendir.

Türkiye’de yatırım teşvik rejiminin ana dayanağı, 15.06.2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’dır. Sözü edilen Karar’ın 1. maddesinde, bu Kararın amacının; kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesine, üretim ve istihdamın artırılmasına, uluslararası rekabet gücünü artıracak ve araştırma geliştirme içeriği yüksek bölgesel yatırımlar ile stratejik yatırımların özendirilmesine, uluslararası doğrudan yatırımların artırılmasına, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına, kümelenme ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olduğu belirtilmiştir.

Anılan Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmek amacıyla Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2012/1) hazırlanmış ve 20/06/2012 tarihli ve 28329 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu Tebliğ’in “Teşvik belgesi” başlıklı 3. maddesinde, “(1) Teşvik belgesi, yatırımın karakteristik değerlerini ihtiva eden, yatırımın bu değerler ve tespit edilen şartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi halinde üzerinde kayıtlı destek unsurlarından istifade imkanı sağlayan bir belge olup Kararın amaçlarına uygun olarak gerçekleştirilecek yatırımlar için düzenlenir” hükmüne yer verilmiştir.

Yatırım Teşvik Rejimi Kapsamındaki Genel Düzenleyici İşlemlere Nerede ve Hangi Sürede Dava Açılabilir?

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7’nci maddesinde yatırım teşvik davası açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

Yatırım teşvik rejimi kapsamında, önde gelen genel düzenleyici işlemler olarak özellikle tebliğ değişiklikleri ihtilaf konusu yapılabilmektedir. Danıştay Kanunun 24’üncü maddesi uyarınca “Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere” Danıştay nezdinde dava açılabildiğinden, yatırım teşvik belgesi kapsamında çıkarılan Tebliğlere ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay’da dava açılabilecektir.

Örneğin Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2012/1)’de, yatırım teşvik belgesi müracaatı tarihinden önce yurt dışından temin edilmiş olan güneş panellerinin de yatırım teşvikten yararlandırılmayacağı yolunda değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2016/2)’ in 2’nci maddesinin iptali istemiyle E:2017/208 kayıtla dava açılmıştır.

Davacı, güneş enerjisi sistemi sektöründe faaliyet gösteren davacı, iptali istenen hükümle kaldırılan teşvik dikkate alınarak, proje geliştirilirken anılan teşvikten yararlanılacağı öngörüsü ile güneş enerjisi santrali (GES) projesinin hayata geçirilebilmesi ile ilgili tüm maliyetler hesap edilerek yatırım yapıldığı ve çağrı mektubu almaya hak kazanıldığı, yurt dışından ithal olunacak güneş panellerine uygulanacak yatırım teşviklerinin de göz önünde tutulduğu, dava konusu edilen düzenlemenin, GES başvurusu yapmış olan veya çağrı mektubu alan yatırımcıyı kapsamaması ve bir geçiş hükmü de taşıması gerekir iken, böyle bir düzenleme yapılmamasının, haklı beklenti, idari istikrar ve hukuk güvenliği ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür.

Danıştay Onuncu Dairesi, 29.11.2021 tarih ve K:2021/5871 sayılı kararıyla; 27/08/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2016/3 sayılı Tebliğ ile dava konusu 2016/2 sayılı Tebliğin yayım tarihinden önce güneş panellerine yönelik başlamış yatırımlar için teşvik belgesi düzenlenmesi taleplerinin değerlendirmeye alınacağı yolunda bir geçiş hükmü getirilerek yatırımcılar yönünden ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin giderilmesinin amaçlandığını vurgulamıştır. Bu haliyle, “haklı beklenti” ilkesine aykırı bir durumun veya hak kaybının oluşmadığı anlaşılmakla davacının bu konudaki iddialarına itibar edilmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Yatırım Teşvik Rejimi Kapsamındaki Bireysel İşlemlere Yönelik Örnek Bir Dava

Örneğin Trabzon’da Hidroelektrik Santrali yapım işi nedeniyle kullanılan krediye ilişkin olarak faiz desteğinden yararlanma istemiyle Ekonomi Bakanlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğüne yapılan başvurunun, yatırım teşvik belgesindeki yatırımın bitiş tarihinin 07/02/2011 olduğu, Bakanlıkları ile kredi kullanılan banka arasında imzalanan faiz desteğine ilişkin protokolde yer alan “yatırım süresi bitmiş teşvik belgesi kapsamında ilk kez yapılacak talepler için faiz desteği uygulanmaz” hükmü uyarınca, faiz desteğinden yararlandırılmasının mümkün olmadığından bahisle reddine ilişkin Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır.

İşbu davada, ilgili Şirket tarafından yatırım süresi bittikten (yatırım tamamlandıktan) sonra faiz desteğinden yararlanma talebinde bulunulduğu, davalı idare ile davacı Şirketin kredi kullandığı Kalkınma Bankası arasında faiz desteğinin uygulanmasına ilişkin olarak 13/04/2010 tarihinde imzalanan protokolün 7. maddesi ile yatırım süresi bitmiş teşvik belgesi kapsamında ilk kez yapılacak talepler için faiz desteğinin verilmeyeceği hususu açıkça kurala bağlandığından, davacı Şirketin faiz desteğinden yararlanma talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Danıştay Onuncu Dairesi kararı, İdari Dava Daireleri Kurulunun 28.2.2022 tarih ve Esas No: 2021/2383, Karar No: 2022/671 sayılı kararıyla aşağıdaki gerekçeyle bozulmuştur: İdari Dava Daireleri Kurulunun 28.2.2022 tarih ve Esas No: 2021/2383, Karar No: 2022/671 sayılı kararıyla

Uyuşmazlıkta, 2006/10921 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın 17. maddesinin 1. fıkrası uyarınca teşvik belgesinde öngörülen destek unsurlarının ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasının zorunlu olduğuna yönelik açık hüküm nedeniyle, yararlanılacak destek unsurları içerisinde faiz desteğinin de yer aldığı yatırım teşvik belgesi kapsamındaki Trabzon İli, … İlçesi, … Hidroelektrik Santrali yapım işinin, tarafına faiz desteği uygulanacağı haklı beklentisiyle davacı Şirket tarafından anılan belgede belirlenen süre içerisinde tamamlandığı, ancak faiz desteğinden yararlandırılma talebiyle yapılan başvurunun, yatırım sürecinin devam ettiği esnada davalı idare ile davacı Şirketin kredi kullandığı banka arasında imzalanan 13/04/2010 tarihli protokol ile getirilen, yatırım süresi bitmiş teşvik belgesi kapsamında ilk kez yapılacak talepler için faiz desteğinin uygulanmayacağına yönelik kural uyarınca reddedildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, 2006/3 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ’in 20’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca, bankalarca yapılacak işlemlere ilişkin esaslar, Müsteşarlık ile Banka arasında imzalanan protokol ile belirlenecek ise de, protokol ile getirilecek kuralın, yatırımların desteklenmesi amacıyla Devlet tarafından yapılacağı belirtilen yardımların tarafına uygulanacağı beklentisiyle yatırım yapan kişilerin haklı beklentisini sonuçsuz bırakacak şekilde öngörülemez yeni bir kural niteliğinde olmaması gerekmektedir.

Bu durumda, teşvik belgesinde öngörülen destek unsurlarının ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasının zorunlu olduğuna yönelik açık hüküm ve yararlanılacak destek unsurları içerisinde faiz desteğinin de yer aldığı yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yapım işinin davacı Şirket tarafından anılan belgede belirlenen süre içerisinde tamamlanması karşısında; teşvik mevzuatında öngörülen amacın gerçekleştiği ve davacının oluşan haklı beklentisi kapsamında kullandığı krediler için (yatırım teşvik belgesindeki yatırımın başlangıç ve bitiş tarihleri arasındaki -07/02/2008–07/02/2011- dönemde kullandığı krediler) faiz desteğinden yararlandırılması gerektiği sonucuna varılmış olup, faiz desteğinden yararlandırılma talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır’.

Vergi Hukuku

Her vergi avukatı, vergi hukukunun, bireyler ve şirketler için katı kuralların, standartların, ilkelerin ve bazen de cezaların uygulanmasını gerektiren bir hukuk dalı olduğunun bilincindedir. İdari uygulamaların dağınıklığı ve vergi yargılamasında birçok konuda bir içtihat birliğinin bulunmaması, Türk vergi mevzuatının karmaşıklığını daha da ağırlaştırmaktadır. Çifte vergilendirme sorunu ise uluslararası alanda faaliyet gösteren önde gelen sektörler için hâla bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.

Pi Hukuk Danışmanlık, karmaşık vergisel prosedürlerin anlaşılmasını sağlayan, bunları analiz eden ve bu prosedürler hakkında uygun tavsiyelerde bulunan güçlü bir ekibe sahiptir. Mülkiyet hakkının korunması bağlamında, diğerlerinin yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları, vergi hukuku uzmanlarımız tarafından yakından takip edilmektedir. Uzmanlığımız, aşağıdaki alanları da kapsamaktadır:

Vergi planlaması ve yapılandırması, Transfer fiyatlandırması, Serbest bölge işlemlerinin, birleşme ve devralmaların vergisel boyutu, Katma değer vergisi ve dolaylı vergilendirme.

Vergi Avukatı

Pi Hukuk ve Danışmanlık Ofisi uzman kadrosu ile uluslararası hukuki faaliyetlerde bulunmaktadır. Vergisel davalar, genel olarak vergi mükellefleri ile idare arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklardır. Konu üzerindeki görüş ve uygulama farklılıkları bu farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunun çözümü ise yargı yolu veya uzlaşma ile mümkündür. Ortaya çıkan bu uzlaşma veya yargı sürecinde işlemlerin takibinin uzman bir vergi avukatı tarafından yürütülmesi çok önemlidir. Bu durum, mükellefin bir vergi cezası ile karşı karşıya kalmasının önüne geçebileceği gibi genel olarak işlemlerinizde size de kolaylık sağlayacaktır. Bu nedenle konusunda uzman bir vergi avukatı ile çalışmak her zaman lehinize olacaktır. Vergi hukuku konusunda güncel paylaşımlarımızı linkedin hesabımızdan da takip edebilirsiniz.

Haksız İşgal Davası

Bu makalede, genel olarak, haksız işgal davası ile buna konu filer ve yargısal boyutta izlenebilecek adımlar tüm yönleri ile ele alınmaktadır. Haksız işgalin tanımı ve haksız işgale konu olabilecek örnekler açıklanarak haksız işgal tahliye ve tazminat davaları üzerinde de durulmaktadır. Aynı zamanda Men’i Müdahale Davası ile Ecrimisil davası ve şartları ile ilgili açıklamalar da yazımızın devamında olacaktır.

Haksız İşgal Davası Nedir?

Haksız işgal eski adı ile fuzuli şagil, haksız ve kötü niyetli bir şekilde taşınır ya da taşınmaz bir malın ya da bir hakkın yani bir şeyin kullanılması demektir. Kullanılan şey gerçek kişiye ait olabileceği gibi tüzel kişiye de ait olabilir ya da fuzuli şagil bir gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişilikte olabilir. Ayrıca bu durum üzerinde her hangi bir şekilde ortak mülkiyet olan ortaklık malında bir ya da birden fazla ortağın hakkı olandan fazlasını kullanması ya da tamamını kullanması şeklinde de söz konusu olabilir. Bunun dışında sözleşmesi sona ermiş bir kiracının kiralananı terk etmemesi şeklinde zuhur edebilir. Haksız işgal davası için konu olabilecek örnekler çoğaltılabilir, haksız işgal kavramı günlük yaşantımızda sıkça ve her alanda karşımıza çıkabilecek hukuki bir kavramdır. Haksız işgali önlemenin ve yiten hakları tazmin etmenin idari ve hukuki çeşitli yöntemleri mevcuttur. Bu konuda genel hususlara değinerek okuyucularımıza bir fikir vermek amacıyla makalemizi kaleme aldık, daha ayrıntılı ve spesifik yardım için alanında uzman avukatlarımızın olduğu ofisimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Aslan Duran Hukuk Bürosu

Aslan & Duran Hukuk bürosu; yaklaşık 23 yıllık hukuki deneyime sahip tecrübeli avukat ve uzman danışmanlardan oluşan bir ekipçe faaliyet göstermektedir. Ofisimiz Avukat Şerife Duran ve Avukat yasemin Berna Aslanbay tarafından kurulmuştur.

Ofisimiz iş ve sosyal güvenlik hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, vergi hukuku, aile ve boşanma davaları, gayrimenkul hukuku, icra iflas hukuku, tazminat hukuku, ticaret ve şirketler hukuku, miras hukuku, borçlar hukuku, bilişim hukuku konularında faaliyet göstermektedir.

Müvekkillerimizi yasal hak ve sorumluluklar çerçevesinde temsil etmekteyiz. Müvekkil odaklı çalışma yürütmek ana hedefimizdir. Ankara ilinde bulunan gösteren ofisimiz çalışmaları ile avukat Ankara olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Ofisimiz hakkında daha detaylı bilgiye https://aslanduran.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Yurt Dışı Alacakların Takibi

Bu yazı, yurt dışı alacakların takibi konusunda detaylı bir hukuki kılavuz niteliğinde hazırlanmıştır. Borçlunun yurtdışında yerleşik bir firma ya da birey olması halinde alacağın tahsili çok daha zor ve karmaşık hukuki prosedürlerin izlenmesini gerektirmektedir.

Yurt Dışı Alacaklar Nasıl Doğar?

Sınır ötesi alacaklar, genel olarak yurt dışında yerleşik firma veya kişilerin Türkiye’den mal veya hizmet alımından kaynaklanabilmektedir. Türkiye, hızla artan genç nüfusu, dövize göre TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle daha da düşen maliyetleri ve her geçen artan sayıda kurulan yeni işletmeleri ile büyüyen bir ekonomiye sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin dahil olduğu uluslararası ticaret ağları hemen her sektörde büyük bir yükseliş periyoduna girmiştir.

Yurt Dışı Alacaklar Nasıl Takip Edilebilir?

Sınır ötesi alacakların takibinde 3 ana yöntemin kullanılabileceği belirtilmelidir.

  • dava dışı yollar ile borçluyu ödemeye zorlamak,
  • yurt içinde açılacak davada verilen kararı ilgili ülkede tenfizini sağlamak,
  • yurt dışında doğrudan borçlu aleyhine takibe geçmek

Sınır Ötesi Alacaklar İçin Neden Öncelikle Dava Dışı Yollar Kullanılmalıdır?

Yurt dışı kaynaklı alacakların takibinde ilk başvurulması gereken yöntem dava dışı yöntemlerdir. Bunun ana nedeni, mahkeme yoluyla takibin, uluslararası işlem ve prosedürleri gerektirmesi ve TL karşısında dövizin göreli yüksek olması nedeniyle çok masraflı olabilmesidir. Diğer taraftan bu alacağın resmi yollar ile takibi, hem ulusal hukuk hem ulus-ötesi hukuki işlemlerin yapılmasını gerektirebileceğinden çok uzun sürmektedir. Daha da kötüsü bu zaman sürecinde bütün hukuki aşamaların dikkatle geçilmesine rağmen borçlunun tahsili kabil mal varlığının bulunamaması riskinin de vardır.

Türkiye’de Yatırım Teşvik Rejimi Nasıl İşler?

“Türkiye’de yatırım teşvik rejimi nasıl işler” sorusunun cevaplandırılması, bu yazının ana amacını oluşturmaktadır. Yatırım teşvik rejiminin nasıl alınabileceği, yatırım teşvik belgesi alınmasını müteakip gereken hukuki süreçlerin neler olduğunun ve bu belgenin nasıl korunabileceğinin bilinmesi, özellikle büyük yatırımcılar açısından önem arz eder.

Yatırım Teşvik Rejimi Nedir?

Yukarıda değinilen Kararın 1’nci maddesinden, yatırım teşvik belgesinin amacının, ülkede üretim ve istihdamın ayrıca bölgesel, stratejik ve uluslararası yatırımların artırılması olduğu; yatırım yapan şirketlerin bu amaç doğrultusunda desteklenmesinin amaç olarak benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, yatırımcılara verilen desteklerin de mümkün olduğu ölçüde geniş yorumlanması gerekmektedir.

Bu haliyle tüm dünyada korona virüs salgınının oluşturduğu yeni şartlar nedeniyle; yarı zamanlı veya evden çalışma koşullarının getirdiği yeni ekonomi modeli, pek çok sektörü olumsuz etkilemiştir. Bu durum, domino etkisi yaparak ekonomik olarak pek çok işletmeyi zor duruma sokmuştur. Ancak maalesef dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de halen hissettiğimiz ekonomik sıkıntılar, öyle kolay atlatılabilir düzeyde değildir. Bu gelinen noktada, pek çok firmanın faaliyetine devam etmesinin sağlanması gerekmektedir.

Ülkede pandemi sonrası oluşan şu anki ekonomik koşullar karşısında, devlet kurumlarının üzerine büyük bir yük düşmektedir. Hükümet birimlerinin, özellikle teşvik uygulaması kapsamında, ülke ekonomisine katkıyı artırmak, istihdam ve yurt dışından döviz girdisi sağlamak amacıyla önemli yatırımları teşvik etmesi daha da önemli hale gelmiştir.

Sonuç

Türkiye’de yatırım teşvik rejiminin nasıl işlediğini belirleyen düzenlemeler son derece karmaşıktır. Özellikle, hangi yatırım projesi için hangi yatırım teşvik belgesinin temin edilmesi gerektiği en baştan çok iyi belirlenmelidir. Bunun yanında yatırım teşvik belgesi temin edildikten sonra hangi sürelerde hangi idari prosedürlerin yerine getirilmesi gerektiği konusunda da çok dikkatli adımlar atılmalıdır. Sonuç olarak gerek yatırım teşvik belgesinin alınmasına kadarki idari başvurular ve gerekse yatırım teşvik belgesi kapsamındaki teşviklerden yararlanılabilmesi için yapılması gerekenler konusunda kapsamlı bir hukuki danışmanlık hizmeti alınmalıdır. Bu türden bir hukuki yardımın yokluğu, çok daha masraflı ve uzun sürebilecek yatırım teşvik davalarının idari yargıda açılması ile neticelenebilir.

Varlık Barışı Nedir? Nasıl Yararlanılır?

Varlık barışı hakkında Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Genel Tebliğ 9 Ağustos 2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yazımızda yeni düzenlemeye göre varlık barışı konusu tüm yönleriyle incelenecektir. Varlık barışı nedir, nasıl yapılır, varlık barışı son tarih nedir, vergi incelemesi mümkün mü, varlık barışı başvuru formu gerekiyor mu, gibi konular ele alınacaktır.

Varlık Barışı Nedir?

Varlık barışı; çeşitli nedenlerle yurt dışında veya yurt içinde kayıt ve beyan dışı bırakılan para, altın, döviz, taşınmaz (sadece yurtiçi), menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının vergisiz veya düşük oranlı bir vergi alınarak Türkiye‘ye geri getirilmesini veya kayıt ve beyana yansıtılmasına sağlayan önemli bir düzenlemedir.

Varlık Barışından Nasıl Yararlanılır?

Varlık barışı nasıl yapılır? Varlık barışından nasıl yararlanılır? 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 50. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na Geçici 15. madde eklenmiştir.

Anılan maddeyle yurt dışı varlıklarla ilgili olarak; Gerçek veya tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının 31/3/2023 tarihine kadar banka veya aracı kurumlara bildirilmesi gerekmektedir. Yurt dışında bulunan bu varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve bu maddenin yürürlük tarihi (5 Temmuz 2022) itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 31/3/2023 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilecektir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmayacaktır. Yine bu maddenin yürürlük tarihi (5 Temmuz 2022) itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların en geç 31/3/2023 tarihine kadar defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla bu madde hükümlerinden yararlanılabilecektir.

Yurt içinde bulunan ve kayıt ve beyan dışı bırakılan varlıklarla ilgili olarak ise; Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların, 31/3/2023 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilmesi gereklidir. Yurt içinde olup bildirilen ve yurt dışına olup da beyan edilen varlıklar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükellefler tarafından bildirim veya beyan tarihi itibarıyla kanuni defterlere kaydedilecektir.

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu madde hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için varlık barışı şartları şu şekildedir; • Pasifte özel fon hesabı açacaklar, • Bu fon hesabı bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilemeyecek, • Sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacak ve • İşletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmeyecektir. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, • Söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekler, bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacaktır. • Bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmesi koşuluyla vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebileceklerdir.

Mükellef Olmayanlar Yararlanabilecek midir?

Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar ise, bu maddede yer alan beyan dışındaki diğer şartlar aranmaksızın madde hükümlerinden yararlanabileceklerdir. Bunun için, taşınmaz dışındaki varlıkların en geç beyan tarihi itibarıyla banka veya aracı kurumlara yatırılmak suretiyle tevsik edilmesi zorunludur.

Harç İstisnası da Mevcut

Beyan edilerek işletme kayıtlarına alınacak taşınmazların işletmeye devrine ilişkin tapuda yapılacak işlemlerden, 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca harç alınmayacak, bu taşınmazların işletmeye devri 193 sayılı Kanunun mükerrer 80 inci maddesi uygulamasında elden çıkarma sayılmayacaktır.

Varlık Barışı Vergi Ödemesi Var mı?

Peki, varlık barışından yararlanmak için önceki varlık barışından farklı olarak vergi ödenmesi gerekli mi? Gerekli ise bunun oranı nedir? Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak bildirim sahibinden bildirilen varlıkların değeri üzerinden;

30/9/2022 tarihine kadar yapılan bildirimler için %1, 1/10/2022 tarihi ila 31/12/2022 tarihi (bu tarih dahil) arasında yapılan bildirimler için %2, 31/3/2023 tarihine kadar yapılan bildirimler için %3 oranında,

Peşin olarak tahsil ettikleri vergiyi, bildirimi izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edecekler ve aynı sürede ödeyeceklerdir.

Bunun Bir İstisnası Var mıdır?

Şu kadar ki vergi oranı; bildirilen varlıkların, Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılan hesaplara transfer edildiği veya yurt dışından getirilerek bu hesaplara yatırıldığı tarihten itibaren en az bir yıl süreyle tutulması halinde %0 olarak uygulanır, yani vergi dışı tutulur. Bu takdirde, banka ve aracı kurumlar tarafından bildirim esnasında tahsil edilerek vergi dairesine ödenen vergi, bildirim sahibinin ilgili vergi dairesine başvurusu üzerine iade edilecektir.

Taşınmazlarla İlgili Vergi Oranı Nedir?

Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %3 oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir.

Varlık Barışı Nedeniyle Ödenen Vergiler Gider Ve İndirim Konusu Yapılabilir mi?

Varlık barışı nedeniyle ödenen vergi, hiçbir suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez. Bildirim ve beyana konu edilen varlıklarla ilgili olarak 213 sayılı Kanunun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.

Varlık Barışının Faydası Nedir?

Peki varlık barışının faydaları ve avantajları nelerdir? Varlık barışı kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamaz. Diğer nedenlerle başlayan vergi incelemeleri ile takdir komisyonu kararları sonucu bulunan matrah farkının madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespiti ve bildirilen veya beyan edilen varlık tutarının, bulunan matrah farkına eşit ya da fazla olması durumunda matrah farkına ilişkin tarhiyat yapılmaz. Bulunan matrah farkının, bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespitine rağmen söz konusu varlık tutarlarından büyük olması durumunda sadece aradaki fark tutar üzerinden vergi tarhiyatı yapılır.

Vergi incelemesi veya takdir komisyonu kararları sonucunda bildirim veya beyana konu edilen varlıklar dışındaki nedenlerle matrah farkı tespit edilmesi durumunda, bu madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlar, bulunan matrah farkından mahsup edilmeksizin tarhiyat yapılacaktır.

Varlık Barışı Koşullarının Yerine Getirilmemesi Halinde Ne Olur? Bildirildiği halde, bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmemesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmemesi ile bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen vergilerin süresinde ödenmemesi ve bu maddede yer alan diğer şartların yerine getirilmemesi hallerinde madde hükmünden yararlanılamaz. Vergi incelemesine başlanılan veya takdir komisyonuna sevk edilen tarihten sonra bu madde kapsamında yapılan bildirim ve beyanlar dolayısıyla söz konusu inceleme veya takdir komisyonu kararları sonucunda yapılacak tarhiyatlar için de madde hükmü uygulanmaz. Tahakkuk eden verginin vadesinde ödenmemesi vergi aslının gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsiline engel teşkil etmez. Tahsil edilmiş olan vergiler red ve iade edilmez. Bildirim ve beyan süresi sona erdikten sonra bildirim veya beyanlara ilişkin düzeltme yapılamaz.

Cebri Boru İmalatı

Cebri boru; regülatör, barajlar veya nehir tipi hidroelektrik santrallerinde, barajın arkasında biriken suyun, hidroelektrik santraline ulaşmasını sağlayan borudur. Bir diğer deyişle hidroelektrik santrallerinde su kaynağı ile türbin arasındaki basınçlı borulara cebri boru denir. Santrallerde bulunan cebri boru içindeki basınç çok yüksek değerlere ulaşmaktadır. Bu nedenle borunun çeşitli noktalarına, genellikle yatayda dönüş yaptığı veya düşeyde yaptığı açının değiştiği noktalara, boruyu desteklemek için mesnet kütleleri ilave edilir.

İşletmemizde cebri boru imalatı t37, St42, St53 çelik saçlardan veya PVC malzemelerden yapılmaktadır. Gerekli hesaplamaları yapılmış olarak gelen talepleriniz doğrultusunda imalat yapılmaktadır. Bunların haricinde hidroelektrik santrallerinde kullanılan, tehlike ihbar vanası, türbin giriş vanası, türbin by-pass vanası, yaylı hava vanası, cebri boru izolasyon vanası gibi ürünlerin imalatı konusunda da faaliyet göstermekteyiz.

Aşağıda şimdiye kadar imalatını yaptığımız bazı hidrolik santral ekipmanlarına ait görsel galeriyi inceleyebilirsiniz. İşletmenize ve ürününüze özel imalat konusunda bizimle iletişime geçebilirsiniz. İşletmemiz imalat için gerekli sertifikalara sahip olup, güvenli imalat yapmaktadır.

1972 yılından bu yana bir çok alanda imalat yapan işletmemizdeki hizmetlerimizden bir tanesi de hidrolik santral ekipmanlarının üretimidir. Bu konuda işletmemizde; cebri boru, transizyon, vana, kapak bağlantı branşmanları vb. imalatlar yapılmaktadır.

Investment Incentive Regime in Turkey

Overall, this article offers a comprehensive overview of the Investment incentives in Turkey. The investment incentive regime in Turkey covers a wide range of incentives for legal and natural entities engaging in different sectors. Foreign investors can also enjoy these incentives on an equal footing. This paper particularly focuses on legal requirements of investment incentive certificates based on the type of the certificate.

Why should you invest in Turkey?

Undoubtedly, Turkey attracts foreign direct investments through its growing economy, a rapidly increasing young population and low production costs. Also Turkey is at the nexus of Asia and Europe. Regarding main benefits of investing in Turkey see our article on Is Turkey Safe for Investment?: Six Advantages to Grow Your Business in Turkey

What does investment incentives mean?

To some extent, it depends on the country profile. To clarify, “Investment incentive” refers to an administrative action dedicated to encouraging foreign and local investors into the domestic market or establishing an effectively functioning national economy. Investment incentive certificates play a key role in implementing “investment incentive policy” in Turkey.

What is the Legal Basis of the Investment Incentive Regime in Turkey?

Above all, the Decree on State Supports (Investment Subsidies) (No: 2012/3305) is central to the investment incentive regime in Turkey. Under Article 1, the objective of this Decree is to regulate the principles and procedures to orient savings to investments with high added value, to increase production and employment, to encourage strategic investments and regional and large scale investments, to attract international direct investments, to decrease regional development differences, to support investments related to environmental protection and to support research and development activities.

What is the investment incentive certificate?

In accordance with Article 1, the main target with the investment incentive certificate is to increase production and employment, as well as regional, strategic and international investments. New emerging working and economic conditions caused by the coronavirus epidemic all over the world has adversely affected many sectors. By all means, this situation had a detrimental effect upon a wide range of corporations. In the face of the current economic conditions after the pandemic in Turkey, it has become even more important for the domestic authorities to encourage investors from every single sector. In providing employment and foreign currency inflow from abroad, the legal or natural entities seeking investment incentives make a great contribution to the financial conditions of Turkey within the scope of the incentive application or existing certificate,

What are examples of investment incentives in Turkey?

In general there are 8 main areas of state support within the context of an investment incentive certificate: • Customs Duty Exemption • VAT Exemption • VAT Refund • Interest/Profit Share Support • Social Security Premium Support (Employer’s Share) • Social Security Premium Support (Employee’s Share) • Income Tax Withholding Support • Tax Deduction

However, it is obligatory that the investments in the relevant incentive certificate are made on time. Once the investment project is not realized on time, an additional period of time may be asked and granted. Passing deadlines is subject to cancellation of the relevant certificate.

What are the main types of investment incentive certificates? The scope and nature of investment incentive certificates are changeable on the grounds of type of the certificate and incentive scheme. At the present time, there are four main incentive schemes: general investment incentive scheme, regional investment incentive scheme, priority investment incentive scheme, strategic investment incentive scheme.

Who can apply for an Investment Incentive Certificate?

Legal and natural persons, partnerships, stock corporations, cooperatives, joint ventures, public institutions and agencies, public professional organizations, associations and foundations, Turkish branches of foreign based companies can benefit from state support granted under the Investment Incentives Program of Turkey. How can you apply for an investment incentive certificate? It is noteworthy that applications can be brought online via the electronic incentive implementation system, formally known as E-TUYS in Turkey.

Where should you apply for an investment incentive certificate?

The main competent national authority for investment incentive certificates is the Ministry of Industry and Technology. In other words, investors can make applications to the Ministry of Industry and Technology in order to enjoy an incentive certificate. Having said that, local governmental agencies or different Ministries may take part in preparing incentive certificates under certain circumstances.

Conclusion

Consequently, the regulations as to the question of how the investment incentive regime works in Turkey are extremely complex. Particularly, very careful steps should be taken in compliance with the type of incentive certificate. Applicants have to satisfy all criteria set for each scheme. Necessary administrative procedures should be carried out step by step. Besides, effective time management is needed. A comprehensive legal consultancy service might be very helpful in determining what needs to be done for an incentive certificate and/or how to benefit maximum from an investment incentive certificate. The absence of such legal assistance may lead to unintended administrative steps and even investment incentive lawsuits, which may be much more costly and lengthy.